Kiritsuyu'nun örnek üzerinden giderek etik'in standartlarına hakim olduklarını gösterme denemesini gereksiz buluyorum. Dünyada yaşanabilecek her ihtimal için bir şey demedikçe, ya da o etik'in standardının kendisini kelimelere dökemedikçe ne bir sonu var bu denemelernin, ne de bir yararı.
kaldı ki o bahsettiği aids'li olup olmadığını öğrenmek için kızılay'a kan verecek adam'lı örnekte, adam aids değil ise, yönetim duyuruyu silerek bir kişinin hayatına kast etmiş olabilir. Haddinize mi düşmüş, sırf aids testi için kan veren adamı yargılamak? adam aids değilse boru gibi kan bağışı yapmış oluyor. kaldı ki bir aids testi'nin maliyetinden haberiniz var mı? adam'ın buna verece parası olmayabilir mi?
"Ben çok etik'im" duruşu, var oluşu gereği binlerce bu tip açmazlara gebedir. tek bir örnekteki açık ile sonsuz senaryo yazılabilirken, örneklerce ben etik standardına hakim'im demek abes'in tanımı olsa gerek. Benzer amaçla ilk yazdığım şeyde "etik olması önemli değil, kimin etiği olduğu önemli" benzeri şeyler söyledim.
Duyuru yönetimi, bu ülkedeki çok fazla yönetimle aynı mantalite'yi paylaşarak; "kural bu kardeşim beğenmiyorsan yazma" (biz sözlük klasiği) diyor, kabul edelim yine seviyesi ortalamanın üzerinde ki, burada bunu konuşabiliyoruz. Ben bu yöneticilerin hiçbirini tanımayarak, en küçük dernekten, en büyük şirkete kadar çok fazla yerde rastlayabileceğiniz bir refleksin varlığını hissettim.
Bir şekilde elde ettikleri "Yönetme Hakkı" onları kendilerine daha güçlü, daha bilgili gösteriyor. Burada yönetici olmak bile esasında bir lütuf, ek iş değil kendini gerçekleştirme projesi. yöneten olarak, yönetilenden daha az etik, daha az zeki, daha az tecrübeli olamaz, öyle olsa idi, siz yöneten olurdunuz, ağlamayın. o zaman etik de biziz, kural da biziz, beğenmeyen de kendi duyurusunu kurabilir.
0